Dünyanın her yanında siyasetçiler sıradan insanlara kıyasla daha “kıvraktırlar”, genellikle değişen durumlara göre pozisyon değiştirirler.
Bizdeki siyasilerin pozisyon değiştirme hızı, dünyadaki meslektaşlarından biraz daha fazladır.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun hızı ise artık herkesçe malum, diğer meslektaşlarından daha süratli davranabiliyor, dediklerinden geri dönebiliyor, bunu da daha önce pek rastlanmayan bir sıklıkta yapıyor.
Bütün bunlar biliniyor.
Ama gene de Kılıçdaroğlu’nun, yarın vazgeçecek olsa bile, bugün söyledikleri çok olumlu.
“Barış için her bedeli öderim” diyor...
KCK operasyonlarını eleştiriyor...
Avrupa standartlarında “yerel yönetim özerkliği” için söz veriyor.
Kılıçdaroğlu belki Batı’daki kentlerde yapacağı mitinglerde bu söylediklerinden vazgeçecek ama bu sözler söylenmiş olacak.
“Bu sözlerin söylenmesinin gerektiği” bizzat Kılıçdaroğlu tarafından kabul edilmiş olacak.
Ama bütün bunlardan daha önemlisi, Kılıçdaroğlu bu sözleriyle politikada “olumlu bir yarışın” yapılması için yolu açmış olacak.
Türkiye’de siyasi yarış genellikle “savaş” üzerinden yapıldı, iki tarafın da politikacıları “daha savaşçı” gözükerek seçmenlerinden oy istedi.
Bunu ilk kıran, “Kürt açılımını” gündeme getiren Başbakan Erdoğan oldu.
Daha sonra ya korktuğundan ya da “politik hesaplarına” şimdilik uymadığından geri çekildi.
Bugünlerde biraz daha “ayrıntılı” anlatmaya başladığı “yeni anayasa” hazırlıklarından söz ederek yeniden barışçı bir siyasete dönüyor.